Şöhretin yolu açıldı
02 EYLÜL 2006
- Biz de medyada olmak istiyoruz. Herkes bizi konuşsun!
- Çok kolay... Türkiye çapında mı, dünya çapında mı?
- Nasıl yani? Dilediğine göre ayarlamak mümkün mü?
- Tabii ki... Türkiye çapında olacaksa iş, Cumhurbaşkanlığı köşkünün önünde soyunmak yetebilir. Ama tüm dünya sizi konuşsun istiyorsanız, birkaç 10 milyonu gözden çıkarmanız şart.
- Nasıl olacak?
- İnsanlı uzay programına kaydolacaksınız, bitecek iş...
- Bitecek de ne işe yarayacak?
- Hiç!.. Publicity tek başına bir işe yarasın diye yapılmaz ki zaten. Şöhret olmanın tatmini dışında tabii. Şöhret olmak için şöhret olmayı isteyen ne kadar çok insan var etrafınızda bir baksanıza...
Şöhret olmakla marka olmak arasındaki farkı anlatırken böyle örneklerden yola çıkardık.. Bir de baktık bizimkisi boş hayal değilmiş.. Çoktan somutlaşmaya başlamış bile..
ABD‘de NASA’nın yaptığı ihaleyi Lockheed Martin firması kazanmış ve aya insanlı seyahatin yolu ardına kadar açılmış. Uzay mekiği filosunun yerini alabileceği düşünülen Orion adlı uzay aracıyla Ay'a, ileriki aşamalarla da muhtemelen Mars'a insanlı yolculuk yapılması planlanıyormuş. Çalışmaların planlandığı gibi yürümesi durumunda Orion'un ilk denemeleri 2014 yılında yapılacakmış. Ay'a insanlı yolculuğun ise 2019 veya 2020'de yapılması planlanıyormuş.
Bu projeye kaydolmak taş çatlasa birkaç 10 milyon dolarlık iştir.. Kayıtlar açılmıştır. İş sonuçlarına bir katma değer getirmese de şöhrete merdiven dayamak isteyenlere duyurulur.. Türkiye’de magazin basınında yer alan ne iş yaptığı bilinmeyen parası bol o kadar çok bay ve bayan var ki.. Biri bu işe atlayacaktır mutlaka..
Magazincileri göreve çağırıyorum!
Amerika’dan Donald Trump, Avrupa’dan David ve Victoria Beckham bu ürünün hastasıymış. Victoria’da bir çekmece dolusu olduğu söyleniyormuş. Vertu marka cep telefonu performansından değil, tasarımından ve üzerindeki elmas ve altından dolayı revaçtaymış..
Sena Cerrahoğlu Funch hanımın sahibi olduğu Capezo firması getiriyormuş bu cep telefonlarını. Fiyatları 5 bin ila 20 bin Avro arasında değişiyormuş. Türkiye’ye 2005 yılında gelmiş ve bugüne kadar 600 adet satılmış. Bu 600 kişiyi pek merak etmiyorum. Ama bunların arasında bir 60 kişi var ki, işte onları merak ediyorum. Çünkü bu 60 kişi 20 bin Avro verip üzeri pırlantalı Signature Diamond modelinden satın almış. Bir de 28 bin Avroya altınlı olanı varmış. O da ilk kez Türkiye’de piyasaya sunulacakmış.
Magazin basınımız, zevki için cep telefonuna iki küçük sınıf otomobil parası ödeyen Türk zenginlerini bize tanıtmalı..
Reklam sezonu da açıldı
Türkiye’de yaz aylarında sadece sinema, tiyatro ve diğer sanat olayları tatile girmiyor; reklamlar da tatildeydi.. Sonbaharda ekonomik hayat birlikte iletişim çalışmaları ve reklam kampanyaları hız kazanacak gibi.
Yazın son günlerinden sonbahara sarkan en başarılı işlerden biri Sütaş’ın ‘Çalkala Türkiye’ reklamı. Önemli bir strateji değişikliği yapmış Sütaş. Ayranın sadece yemekle değil susayınca da içilen bir içecek olduğu algısını yaratmaya çalışmış. Başarmış da.. Yapım da başarılı, gösterim frekansı da, kanal seçimi de.
Şu sıra benim favorim tabii ki Akbank’ın CardRock reklamı. Hani gençlerin Rock’n Coke Festivali için antrenman yapmalarını gösterildiği film. Film Exi26 mesajını tam olarak veremese de, son derece sempatik ve etkileyici. Akbank’ın Dünya Şampiyonası ile başlattığı yenilikçi konumlandırmaya da son derece uygun.
Turkcell’in ‘sıkılan adam’ (Turkcell-im) kampanyası ise benim için düş kırıklığı oldu. Turkcell’den iletişim adına süper işler görmeye şartlandığım için mi bilemem, hem o ‘bir adam varmış, canı sıkılan’ müziği canımı sıktı; hem de hedef kitleye hiç uygun bulmadığım çizgi türü.. Shubuo’nun laneti sürüyor sanki..
Birileri yalan söylüyor
12 Ağustos tarihinde Evrensel’de, sonrasında diğer gazetelerde yer aldı. Hizbullah'ın Genel Sekreteri Seyyid Hasan Nasrallah ile yapılmış bir röportajdan söz ediliyordu.. Hani Deniz Gezmiş’den övgüyle söz eden röportaj.. Nasrallah, "Zalimlere karşı saflarımız yeni Deniz'lere her zaman açıktır" demiş söyleşide..
Dün Hizbullah'ın basın sorumlusu Hüseyin Rahhal basına bir açıklama yapmış ve liderinin Ağustos ayında Lübnanlı olmayan hiçbir gazeteciyle görüşmediğine işaret edilerek demiş ki: "Genel sekreterimiz Nasrallah, Ağustos ayı içinde ne bir Türk gazetecisiyle ne de Lübnanlı olmayan bir başka gazeteciyle röportaj yapmıştır. Doğru olmayan, gazeteciliği, güvenirliği ve objektifliği zedeleyen hayali röportaj karşısında, Hizbullah'ın bunu yayımlayanlara karşı her türlü hukuki haklarını saklı tutmaktayız."
Ya bizim gazeteler yalan söylüyor, ya Hizbullah.. Biliyorsunuz, böyle şeyler sık sık olur. Özellikle de ABD’de olur. Hayali röportajların bini bir paradır. Fakat aslolan sonrasıdır. ABD’de bu işi yapanları çok ağır cezalar bekler. İşlerinden olurlar; bir daha da basın sektöründe kolay kolay iş bulamazlar. Bakalım ilk yayınlayan ve kaynağını ciddi olarak araştırmadan sonradan yayınlayanlar bu iletişim krizini nasıl yönetecekler?
Tabii, Hizbullah yalan söylüyorsa, o zaman başka. O konuda da medyanın tavır alması lazım.
- Çok kolay... Türkiye çapında mı, dünya çapında mı?
- Nasıl yani? Dilediğine göre ayarlamak mümkün mü?
- Tabii ki... Türkiye çapında olacaksa iş, Cumhurbaşkanlığı köşkünün önünde soyunmak yetebilir. Ama tüm dünya sizi konuşsun istiyorsanız, birkaç 10 milyonu gözden çıkarmanız şart.
- Nasıl olacak?
- İnsanlı uzay programına kaydolacaksınız, bitecek iş...
- Bitecek de ne işe yarayacak?
- Hiç!.. Publicity tek başına bir işe yarasın diye yapılmaz ki zaten. Şöhret olmanın tatmini dışında tabii. Şöhret olmak için şöhret olmayı isteyen ne kadar çok insan var etrafınızda bir baksanıza...
Şöhret olmakla marka olmak arasındaki farkı anlatırken böyle örneklerden yola çıkardık.. Bir de baktık bizimkisi boş hayal değilmiş.. Çoktan somutlaşmaya başlamış bile..
ABD‘de NASA’nın yaptığı ihaleyi Lockheed Martin firması kazanmış ve aya insanlı seyahatin yolu ardına kadar açılmış. Uzay mekiği filosunun yerini alabileceği düşünülen Orion adlı uzay aracıyla Ay'a, ileriki aşamalarla da muhtemelen Mars'a insanlı yolculuk yapılması planlanıyormuş. Çalışmaların planlandığı gibi yürümesi durumunda Orion'un ilk denemeleri 2014 yılında yapılacakmış. Ay'a insanlı yolculuğun ise 2019 veya 2020'de yapılması planlanıyormuş.
Bu projeye kaydolmak taş çatlasa birkaç 10 milyon dolarlık iştir.. Kayıtlar açılmıştır. İş sonuçlarına bir katma değer getirmese de şöhrete merdiven dayamak isteyenlere duyurulur.. Türkiye’de magazin basınında yer alan ne iş yaptığı bilinmeyen parası bol o kadar çok bay ve bayan var ki.. Biri bu işe atlayacaktır mutlaka..
Magazincileri göreve çağırıyorum!
Amerika’dan Donald Trump, Avrupa’dan David ve Victoria Beckham bu ürünün hastasıymış. Victoria’da bir çekmece dolusu olduğu söyleniyormuş. Vertu marka cep telefonu performansından değil, tasarımından ve üzerindeki elmas ve altından dolayı revaçtaymış..
Sena Cerrahoğlu Funch hanımın sahibi olduğu Capezo firması getiriyormuş bu cep telefonlarını. Fiyatları 5 bin ila 20 bin Avro arasında değişiyormuş. Türkiye’ye 2005 yılında gelmiş ve bugüne kadar 600 adet satılmış. Bu 600 kişiyi pek merak etmiyorum. Ama bunların arasında bir 60 kişi var ki, işte onları merak ediyorum. Çünkü bu 60 kişi 20 bin Avro verip üzeri pırlantalı Signature Diamond modelinden satın almış. Bir de 28 bin Avroya altınlı olanı varmış. O da ilk kez Türkiye’de piyasaya sunulacakmış.
Magazin basınımız, zevki için cep telefonuna iki küçük sınıf otomobil parası ödeyen Türk zenginlerini bize tanıtmalı..
Reklam sezonu da açıldı
Türkiye’de yaz aylarında sadece sinema, tiyatro ve diğer sanat olayları tatile girmiyor; reklamlar da tatildeydi.. Sonbaharda ekonomik hayat birlikte iletişim çalışmaları ve reklam kampanyaları hız kazanacak gibi.
Yazın son günlerinden sonbahara sarkan en başarılı işlerden biri Sütaş’ın ‘Çalkala Türkiye’ reklamı. Önemli bir strateji değişikliği yapmış Sütaş. Ayranın sadece yemekle değil susayınca da içilen bir içecek olduğu algısını yaratmaya çalışmış. Başarmış da.. Yapım da başarılı, gösterim frekansı da, kanal seçimi de.
Şu sıra benim favorim tabii ki Akbank’ın CardRock reklamı. Hani gençlerin Rock’n Coke Festivali için antrenman yapmalarını gösterildiği film. Film Exi26 mesajını tam olarak veremese de, son derece sempatik ve etkileyici. Akbank’ın Dünya Şampiyonası ile başlattığı yenilikçi konumlandırmaya da son derece uygun.
Turkcell’in ‘sıkılan adam’ (Turkcell-im) kampanyası ise benim için düş kırıklığı oldu. Turkcell’den iletişim adına süper işler görmeye şartlandığım için mi bilemem, hem o ‘bir adam varmış, canı sıkılan’ müziği canımı sıktı; hem de hedef kitleye hiç uygun bulmadığım çizgi türü.. Shubuo’nun laneti sürüyor sanki..
Birileri yalan söylüyor
12 Ağustos tarihinde Evrensel’de, sonrasında diğer gazetelerde yer aldı. Hizbullah'ın Genel Sekreteri Seyyid Hasan Nasrallah ile yapılmış bir röportajdan söz ediliyordu.. Hani Deniz Gezmiş’den övgüyle söz eden röportaj.. Nasrallah, "Zalimlere karşı saflarımız yeni Deniz'lere her zaman açıktır" demiş söyleşide..
Dün Hizbullah'ın basın sorumlusu Hüseyin Rahhal basına bir açıklama yapmış ve liderinin Ağustos ayında Lübnanlı olmayan hiçbir gazeteciyle görüşmediğine işaret edilerek demiş ki: "Genel sekreterimiz Nasrallah, Ağustos ayı içinde ne bir Türk gazetecisiyle ne de Lübnanlı olmayan bir başka gazeteciyle röportaj yapmıştır. Doğru olmayan, gazeteciliği, güvenirliği ve objektifliği zedeleyen hayali röportaj karşısında, Hizbullah'ın bunu yayımlayanlara karşı her türlü hukuki haklarını saklı tutmaktayız."
Ya bizim gazeteler yalan söylüyor, ya Hizbullah.. Biliyorsunuz, böyle şeyler sık sık olur. Özellikle de ABD’de olur. Hayali röportajların bini bir paradır. Fakat aslolan sonrasıdır. ABD’de bu işi yapanları çok ağır cezalar bekler. İşlerinden olurlar; bir daha da basın sektöründe kolay kolay iş bulamazlar. Bakalım ilk yayınlayan ve kaynağını ciddi olarak araştırmadan sonradan yayınlayanlar bu iletişim krizini nasıl yönetecekler?
Tabii, Hizbullah yalan söylüyorsa, o zaman başka. O konuda da medyanın tavır alması lazım.