Anadolu Kartalları ile göğsüm kabardı
30 EKİM 2011
Önümüz mübarek Kurban Bayramı… Her bayramda olduğu gibi bu kez de odakta aile olacak… Çoluk çocuk bu mevsimde yapılacak en iyi işlerden biri hiç şüphesiz sinemaya gitmek…
Peki kaç film var ailece izlenebilecek?
Ben söyleyeyim: Ya bir, hadi taş çatlasa iki…
Gerisi bu anlamda çer çöp. Ya korku, ya şiddet, ya da seks odaklı.
Peki ya çizgi filmler?
Onlar da çok iyi yapılmış ancak bizim kültür ve değerlerimize yabancı filmler. (ya da biz onlara ecnebi kalıyoruz)…
İşte bu açıdan bakıldığında bile “Anadolu Kartalları” göğsünüzü gere gere çoluk çocuk isleyebileceğiniz bir film… Yönetmen tanıdığımız bir isim. Hep haysiyetli işlerde, popüler ancak kalıcı filmlerde imzasını gördüğümüz Ömer Vargı…
Kabadayı ve İnşaat’ta hem yapımcı hem de yönetmen; Gönül Yarası ve Eşkıya’da yapımcı Her şey çok güzel olacak’ta ise yönetmen olarak görev almış…
Silahlı Kuvvetler sinemanın algı yönetimindeki gücünü yıllar öncesinden biliyordu. Dünya sinemasındaki en önemli iletişim aracı ne hikmetse özellikle Hava Kuvvetleri alanında Halit Refiğ’in “Şafak Bekçileri”inden bu yana bir hayli ihmal edilmişti. Şimdi çok hoş bir film yapmışlar; akıllarına, ellerine sağlık…
Bazılarına demode kaçabilir; ancak iflah olmaz bir şekilde ordusu ile kıvanç duymayı sürdüren biri olarak ben filmi çok sevdim. Beğenmediğim yanları yok mu? Tabii ki var. Örneğin, Hande Subaşı’nın ve Üsteğmen Ahmet Onur rolünde Çağatay Ulusoy’un müsamereleri çağrıştıran oyunları, Engin A. Düzyatan’ın starlığına yakışır şekilde konumlandırılmamış ve kullanılmamış olması, ya da taşınabileceğinden çok fazla mesajı biraya getirme çabası, bazı basit ‘hatalı söylem’ sahneleri vb…
Bunları beğenmemem filmi sevmememe ve eksenindeki temel duyguyu mükemmel bir şekilde verdiği gerçeğini karşısında heyecan duymama engel olmadı: Hava Kuvvetleri, ülkenin en elit, en cesur, en bilgili, en yetenekli, en disiplinli, en sağlıklı, en özgüvenli, ülkesini çok seven ve kendi küllerinden yeniden doğmasını bilen gençlere mükemmel bir dünya sunar.
“Çok banâl!” değil mi?.. Evet bazılarına göre öyle. Bu film, kimsenin zaten gidip pek izlemediği; herkesin dakikalarca ‘baktığı’, ‘bakıştığı’; ritmi düşük “Otör Sinemamızın” ödüllendirildiği festivallerin kapısından içeri dahi sokulmayacaktır. Ödül, mödül hak getire…
Vargı sakın üzülmesin, filmi yıllarca gösterilecek; belki önceleri nispeten az ancak zaman içinde sayısı giderek artan kitlelerin duygu ve düşüncelerine yıllar içinde nakşolacak, gönüllerde taht kuracaklardır…
Burun kıvıranlara dayanarak değil kendi kültür ve değerlerinize yaslanarak izleyin “Anadolu Kartalları”nı…
29 Ekim ve toplumsal mutabakat
Çukurca’da şehit olan gençlerimiz ve Van’daki kayıplarımızın ardından oluşan o muhteşem dayanışmayı, 29 Ekim törenlerindeki kürsülerde sözlerle de ifade etme şansından mahrum kalmayı neden tercih ettiğimizi anlayabilmiş değilim.
29 Ekim, hassasiyetler nedeniyle şenlik havasında kutlanmayabilir elbette ama bu tarih, taşıdığı anlamın gereği olarak günümüzün acılarını kuşatıp, değerlendirebileceğimiz tören mekânlarında ifadesini bulacak olan ‘toplumsal mutabakatın’ da bizatihi ruhudur.
Birlik ve beraberlik, laf olmaktan çıkmış ve binlerce insanımızın dualarıyla birlikte TIR’lara otobüslere binmiş, felaket bölgemize akın akın giderken Cumhuriyet bayrağının daha da çok dalgalanıyor olmasını istemeyen olabilir mi. AK Parti’nin iktidara gelebilmesini sağlayan ortamı Cumhuriyet’in sağladığını AK Parti iktidarının unutacağını hiç sanmıyorum. “Vardır elbet bir sebebi, mutlaka Deprem Vergisi konusu gibi, bunu da açıklarlar” diyelim ve bekleyelim bakalım…
‘Kopyala yapıştır’la reklam olmuyor…
Bunların reklam anlayışı şu: “Kopyala – Tercüme et – Yapıştır”… Elektronik tüketim ürünleri süpermarketi Alman Grubu Media Market de öyleydi, onun aile efradından Saturn de farklı değil…
Saturn’ün son reklamı bir alem, bizim hem kültürümüze hem de değerlerimize ters. Ancak onlar Almanya’da başarılı olan pazarlama anlayışının tüm dünyada etkili olacaklarına bir kere inandırmışlar kendilerini: Smokinli bir beyefendi. Bizim hedef kitleye son derece soğuk. 50’nci yılı kutluyormuş… Slogan daha bir âlem: Yaşasın Cimrilik!.. Neden çünkü parasını koruyor o zaman… Fazla harcama yapmamak için Saturn’e gidiyor…
Pes ki ne pes!.. Cimrilik Hıristiyanlıkta bile 7 Ölümcül Günahtan biri… Temel felsefesi paylaşım üzerine kurulu İslamiyet’te ise çalışması imkânsız…
Kampanyanın Almancası’nda sloganı şu “Geiz ist Geil”… Yani “Cimrilik Çekicidir (ya da şehvetlidir, ya da cinsel açıdan tahrik olmuş, ya enfes) Anlamı bu… Almancada bu ima oluyor demek ki… Ancak bizde ‘ecnebi’ kalmaya mahkum…
Türk kaşığı ile yabancı hayranlığına saldırmak eskilerde kaldı. Yabancı olan her şey iyiymiş ol yıllarda… Şimdilerde öyle değil… Birilerinin kalkıp bu durumu Saturn’e anlatsa iyi olur…
Media Market kendisinden alış veriş yapmayanları insanları hayvana benzetiyor iddiası ile Türkiye’de dava edilmişti. Almanya’da çok başarılı olan “Ben salak değilim” kampanyasını ille de bize uydurmaya çalışınca ipler belki kopmamıştı ama bir hayli gerilmişti. Sonunda kuruluş yeni yıldan itibaren bu tür agresif işleri bırakacağını açıklamıştı…
Aynı aklı Saturn’e de verirler İnşallah…
Peki kaç film var ailece izlenebilecek?
Ben söyleyeyim: Ya bir, hadi taş çatlasa iki…
Gerisi bu anlamda çer çöp. Ya korku, ya şiddet, ya da seks odaklı.
Peki ya çizgi filmler?
Onlar da çok iyi yapılmış ancak bizim kültür ve değerlerimize yabancı filmler. (ya da biz onlara ecnebi kalıyoruz)…
İşte bu açıdan bakıldığında bile “Anadolu Kartalları” göğsünüzü gere gere çoluk çocuk isleyebileceğiniz bir film… Yönetmen tanıdığımız bir isim. Hep haysiyetli işlerde, popüler ancak kalıcı filmlerde imzasını gördüğümüz Ömer Vargı…
Kabadayı ve İnşaat’ta hem yapımcı hem de yönetmen; Gönül Yarası ve Eşkıya’da yapımcı Her şey çok güzel olacak’ta ise yönetmen olarak görev almış…
Silahlı Kuvvetler sinemanın algı yönetimindeki gücünü yıllar öncesinden biliyordu. Dünya sinemasındaki en önemli iletişim aracı ne hikmetse özellikle Hava Kuvvetleri alanında Halit Refiğ’in “Şafak Bekçileri”inden bu yana bir hayli ihmal edilmişti. Şimdi çok hoş bir film yapmışlar; akıllarına, ellerine sağlık…
Bazılarına demode kaçabilir; ancak iflah olmaz bir şekilde ordusu ile kıvanç duymayı sürdüren biri olarak ben filmi çok sevdim. Beğenmediğim yanları yok mu? Tabii ki var. Örneğin, Hande Subaşı’nın ve Üsteğmen Ahmet Onur rolünde Çağatay Ulusoy’un müsamereleri çağrıştıran oyunları, Engin A. Düzyatan’ın starlığına yakışır şekilde konumlandırılmamış ve kullanılmamış olması, ya da taşınabileceğinden çok fazla mesajı biraya getirme çabası, bazı basit ‘hatalı söylem’ sahneleri vb…
Bunları beğenmemem filmi sevmememe ve eksenindeki temel duyguyu mükemmel bir şekilde verdiği gerçeğini karşısında heyecan duymama engel olmadı: Hava Kuvvetleri, ülkenin en elit, en cesur, en bilgili, en yetenekli, en disiplinli, en sağlıklı, en özgüvenli, ülkesini çok seven ve kendi küllerinden yeniden doğmasını bilen gençlere mükemmel bir dünya sunar.
“Çok banâl!” değil mi?.. Evet bazılarına göre öyle. Bu film, kimsenin zaten gidip pek izlemediği; herkesin dakikalarca ‘baktığı’, ‘bakıştığı’; ritmi düşük “Otör Sinemamızın” ödüllendirildiği festivallerin kapısından içeri dahi sokulmayacaktır. Ödül, mödül hak getire…
Vargı sakın üzülmesin, filmi yıllarca gösterilecek; belki önceleri nispeten az ancak zaman içinde sayısı giderek artan kitlelerin duygu ve düşüncelerine yıllar içinde nakşolacak, gönüllerde taht kuracaklardır…
Burun kıvıranlara dayanarak değil kendi kültür ve değerlerinize yaslanarak izleyin “Anadolu Kartalları”nı…
29 Ekim ve toplumsal mutabakat
Çukurca’da şehit olan gençlerimiz ve Van’daki kayıplarımızın ardından oluşan o muhteşem dayanışmayı, 29 Ekim törenlerindeki kürsülerde sözlerle de ifade etme şansından mahrum kalmayı neden tercih ettiğimizi anlayabilmiş değilim.
29 Ekim, hassasiyetler nedeniyle şenlik havasında kutlanmayabilir elbette ama bu tarih, taşıdığı anlamın gereği olarak günümüzün acılarını kuşatıp, değerlendirebileceğimiz tören mekânlarında ifadesini bulacak olan ‘toplumsal mutabakatın’ da bizatihi ruhudur.
Birlik ve beraberlik, laf olmaktan çıkmış ve binlerce insanımızın dualarıyla birlikte TIR’lara otobüslere binmiş, felaket bölgemize akın akın giderken Cumhuriyet bayrağının daha da çok dalgalanıyor olmasını istemeyen olabilir mi. AK Parti’nin iktidara gelebilmesini sağlayan ortamı Cumhuriyet’in sağladığını AK Parti iktidarının unutacağını hiç sanmıyorum. “Vardır elbet bir sebebi, mutlaka Deprem Vergisi konusu gibi, bunu da açıklarlar” diyelim ve bekleyelim bakalım…
‘Kopyala yapıştır’la reklam olmuyor…
Bunların reklam anlayışı şu: “Kopyala – Tercüme et – Yapıştır”… Elektronik tüketim ürünleri süpermarketi Alman Grubu Media Market de öyleydi, onun aile efradından Saturn de farklı değil…
Saturn’ün son reklamı bir alem, bizim hem kültürümüze hem de değerlerimize ters. Ancak onlar Almanya’da başarılı olan pazarlama anlayışının tüm dünyada etkili olacaklarına bir kere inandırmışlar kendilerini: Smokinli bir beyefendi. Bizim hedef kitleye son derece soğuk. 50’nci yılı kutluyormuş… Slogan daha bir âlem: Yaşasın Cimrilik!.. Neden çünkü parasını koruyor o zaman… Fazla harcama yapmamak için Saturn’e gidiyor…
Pes ki ne pes!.. Cimrilik Hıristiyanlıkta bile 7 Ölümcül Günahtan biri… Temel felsefesi paylaşım üzerine kurulu İslamiyet’te ise çalışması imkânsız…
Kampanyanın Almancası’nda sloganı şu “Geiz ist Geil”… Yani “Cimrilik Çekicidir (ya da şehvetlidir, ya da cinsel açıdan tahrik olmuş, ya enfes) Anlamı bu… Almancada bu ima oluyor demek ki… Ancak bizde ‘ecnebi’ kalmaya mahkum…
Türk kaşığı ile yabancı hayranlığına saldırmak eskilerde kaldı. Yabancı olan her şey iyiymiş ol yıllarda… Şimdilerde öyle değil… Birilerinin kalkıp bu durumu Saturn’e anlatsa iyi olur…
Media Market kendisinden alış veriş yapmayanları insanları hayvana benzetiyor iddiası ile Türkiye’de dava edilmişti. Almanya’da çok başarılı olan “Ben salak değilim” kampanyasını ille de bize uydurmaya çalışınca ipler belki kopmamıştı ama bir hayli gerilmişti. Sonunda kuruluş yeni yıldan itibaren bu tür agresif işleri bırakacağını açıklamıştı…
Aynı aklı Saturn’e de verirler İnşallah…