Ben ‘Gürültü tacizcileri’nden yanayım
11 AĞUSTOS 2006
Genelde cinas, kinaye, ima üslubu ile bir şeyler yazdığım zaman, hep anlaşılmama endişesi taşırım. Bizde ‘kızım sana söylüyorum gelinim sen anla’ tavrı hayli risklidir. ‘Gelinim’ yerine ‘kızım’ alınabilir. Oysa bu kez de risk almanın dayanılmaz çekiciliğine yenilmiş durumdayım. Şu ‘gürültü tacizi’ meselesi akıl alır gibi değil.. Konuyu bir de böyle anlatmaya çalışalım bakalım...
* * *
Bu kadar da olmaz... Bunların topu şeriatçı, bedevi kültürü uzantıları!..
Şunun şurasında ne güzel eğleniyorduk. Sen AK Partili Belediye’ye bak.. Açık eğlence yerlerinde 24.00’ten sonra (hafta sonları 01.00’den sonra) gürültüyü yasaklamış. Hem de oybirliği ile..
Türkiye’yi orta çağ karanlığına götürecek bunlar.. Vali de Başbakan’a şirin görünmek için “Yasaları uygularım!” diyor.. Bize ne kardeşim, Boğaz sırtlarında, hatta daha da içerilerde oturanlar, sabaha kadar uyuyamıyormuş.. Bize ne?.. Biz Türkiye’nin aydınlık yüzüyüz.. Hem kulüp sahiplerinin dediği gibi, oralarda geceleri bir ton iş bağlayıp ülke ekonomisine katma değer getiriyoruz..
Hıncal Uluç dünkü yazısında yanılıyor. Ne demiş İstanbul Yüzme İhtisas Kulübü’nün Ortaköy’deki yalıdan kira sözleşmesi bittiği için çıkarılması hususunda: “Manzara ihtiyacı olmayan kurumlara tahsis edilecek yerler sonsuz. Üç yüz beş yüz kişinin keyfi için, İstanbul’un ve Türkiye’nin bu sınırlı servetlerinin israfına son vermenin zamanı geldi!” Üç yüz beş yüz kişi, diye küçümsüyor. Bu üç yüz beş yüz kişi Türkiye’nin her şeyi yahu!..
Hıncal Ağabey’e göre o zaman bizim gece kulüplerimizi şehir merkezinden uzaklaştırmalılar.. Yok ya! Pistte dans ederken boğaz manzarasına bakmak istemek suç mu? Hoş, Sortie için başka şeyler yazmıştı Hıncal Ağabey. Olsun. Sortie’ye hukuksuzluk yapılmıştı.. Elinde sadece onunla ilgili belgeler vardı. Diğerleri de Hıncal Ağabey’e belgelerini verselerdi.. Hem Sortie’ye üçüncü uyarı da yapılmamıştı ki..
12 milyonluk şehirde 3 bin kişinin Boğaz’da sabaha kadar eğlenme hakkını koruyamazsanız, neyi koruyacaksınız? O onbinlerce imza toplamış çevre sakinlerinin hepsi AK Parti tarafından beyni yıkanmış anti-laik unsurlar.. Biz ise ülkenin geleceğini temsil ediyoruz. Çekin ellerinizi bizim güzelim eğlence yerlerimizden...
Vazgeçmek zor iştir
Rumeli Hisarı etkinlikleri çerçevesinde düzenlenen Işın Karaca konseri, sadece 200 kişi bilet aldı diye iptal edilmiş. Işın Karaca’ya da ücreti ödenmemiş. 240 kişi bilet alsaymış tersi olacakmış...
Bu olaydan öğrenecek çok şey var:
1. Sadece bir kişi bile olsa konser verilmeliydi. Bir söyleşimizde Ali Poyrazoğlu aynen bu görüşü savunmuştu. Ona da hocaları aynı şeyi söylemişler. Az insan var diye işi iptal etmek saygısızlıktır. En azından kendi mesleğine saygısızlık.
2. Işın Karaca, ücret ödemeseler dahi sahneye çıkıp 200 kişiye konserini vermeliydi. O zaman medyanın da izleyicinin de gözünde 10 misli büyürdü. Ya da organizasyon firması zararı göze alıp onurunu, itibarını kurtarsaydı.
3. Sonrasındaki iletişim süreçlerinde ise her iki tarafta da işi tamamen berbat ettiler. Hem organizasyon firması hem Işın Karaca zararla noktaladılar olayı. Oysa tereyağından kıl çeker gibi, hem de birlikte güçlenerek çıkabilirlerdi işin içinden. Yeter ki dünyanın hem en kolay hem de en zor işini, ‘vazgeçmeyi’ bilebilselerdi. Son günlerde bir türlü adam gibi boşanamayan, karılarıyla medya aracılığıyla kavga eden erkekler gibi, yine iki testi birbirine çarptı. Belki biri kırıldı ama, diğeri de iyice çatladı.
* * *
Bu kadar da olmaz... Bunların topu şeriatçı, bedevi kültürü uzantıları!..
Şunun şurasında ne güzel eğleniyorduk. Sen AK Partili Belediye’ye bak.. Açık eğlence yerlerinde 24.00’ten sonra (hafta sonları 01.00’den sonra) gürültüyü yasaklamış. Hem de oybirliği ile..
Türkiye’yi orta çağ karanlığına götürecek bunlar.. Vali de Başbakan’a şirin görünmek için “Yasaları uygularım!” diyor.. Bize ne kardeşim, Boğaz sırtlarında, hatta daha da içerilerde oturanlar, sabaha kadar uyuyamıyormuş.. Bize ne?.. Biz Türkiye’nin aydınlık yüzüyüz.. Hem kulüp sahiplerinin dediği gibi, oralarda geceleri bir ton iş bağlayıp ülke ekonomisine katma değer getiriyoruz..
Hıncal Uluç dünkü yazısında yanılıyor. Ne demiş İstanbul Yüzme İhtisas Kulübü’nün Ortaköy’deki yalıdan kira sözleşmesi bittiği için çıkarılması hususunda: “Manzara ihtiyacı olmayan kurumlara tahsis edilecek yerler sonsuz. Üç yüz beş yüz kişinin keyfi için, İstanbul’un ve Türkiye’nin bu sınırlı servetlerinin israfına son vermenin zamanı geldi!” Üç yüz beş yüz kişi, diye küçümsüyor. Bu üç yüz beş yüz kişi Türkiye’nin her şeyi yahu!..
Hıncal Ağabey’e göre o zaman bizim gece kulüplerimizi şehir merkezinden uzaklaştırmalılar.. Yok ya! Pistte dans ederken boğaz manzarasına bakmak istemek suç mu? Hoş, Sortie için başka şeyler yazmıştı Hıncal Ağabey. Olsun. Sortie’ye hukuksuzluk yapılmıştı.. Elinde sadece onunla ilgili belgeler vardı. Diğerleri de Hıncal Ağabey’e belgelerini verselerdi.. Hem Sortie’ye üçüncü uyarı da yapılmamıştı ki..
12 milyonluk şehirde 3 bin kişinin Boğaz’da sabaha kadar eğlenme hakkını koruyamazsanız, neyi koruyacaksınız? O onbinlerce imza toplamış çevre sakinlerinin hepsi AK Parti tarafından beyni yıkanmış anti-laik unsurlar.. Biz ise ülkenin geleceğini temsil ediyoruz. Çekin ellerinizi bizim güzelim eğlence yerlerimizden...
Vazgeçmek zor iştir
Rumeli Hisarı etkinlikleri çerçevesinde düzenlenen Işın Karaca konseri, sadece 200 kişi bilet aldı diye iptal edilmiş. Işın Karaca’ya da ücreti ödenmemiş. 240 kişi bilet alsaymış tersi olacakmış...
Bu olaydan öğrenecek çok şey var:
1. Sadece bir kişi bile olsa konser verilmeliydi. Bir söyleşimizde Ali Poyrazoğlu aynen bu görüşü savunmuştu. Ona da hocaları aynı şeyi söylemişler. Az insan var diye işi iptal etmek saygısızlıktır. En azından kendi mesleğine saygısızlık.
2. Işın Karaca, ücret ödemeseler dahi sahneye çıkıp 200 kişiye konserini vermeliydi. O zaman medyanın da izleyicinin de gözünde 10 misli büyürdü. Ya da organizasyon firması zararı göze alıp onurunu, itibarını kurtarsaydı.
3. Sonrasındaki iletişim süreçlerinde ise her iki tarafta da işi tamamen berbat ettiler. Hem organizasyon firması hem Işın Karaca zararla noktaladılar olayı. Oysa tereyağından kıl çeker gibi, hem de birlikte güçlenerek çıkabilirlerdi işin içinden. Yeter ki dünyanın hem en kolay hem de en zor işini, ‘vazgeçmeyi’ bilebilselerdi. Son günlerde bir türlü adam gibi boşanamayan, karılarıyla medya aracılığıyla kavga eden erkekler gibi, yine iki testi birbirine çarptı. Belki biri kırıldı ama, diğeri de iyice çatladı.