Bilim ve anneannelerimiz el ele
14 Mart 2020 - Yeni şafak
İstanbul Erkek Liseli Yönetici ve İş İnsanları Platformu (İELYİP) Başkanı Prof. Dr. Ata Anıl kardeşim enteresan bir araştırma göndermiş… Koronavirüs ile ilgili alınan önlemler, hastalık tespiti, vaka sayısı, bazı büyük grip salgınlarıyla karşılaştırmalar ile iyileşme ve ölüm oranları gibi bilgileri farklı pek çok kaynaktan yararlanarak toparlayan bir çalışma…
Önce salgının başladığı ülke olarak bildiğimiz Çin’e bakalım… 23 Ocak’ta karantina altına alına Wuhan şehrine ertesi gün Hubei bölgesindeki 15 şehir daha ekleniyor. Karantina süreci başladıktan sonra bir süre daha hasta sayısında artış görülse de bu insanlar aslında daha önce enfekte olanlarmış… Yani virüs taşısa da teşhisi yeni konulanlar…
Bu süre içinde, vaka sayısının artış göstermesinin nedeni de hastalık semptomları ağırlaştığı için daha fazla sayıda insanın hastanelere başvurması böylece tablonun daha net ortaya çıkmasıymış. Bu sayede de sağlık sistemi ve personeli tecrübe kazandığı için tanı koyma konusunda yetkinlik sağlanmış.
Çin’de bugün gelinen durum malumunuz… Hayat normale dönmeye başladı. Bunda hem kazandıkları tecrübe hem de devreye soktukları kapsamlı acil durum önlemlerinin etkili olduğu söyleniyor. Sonuçta varılan nokta, İtalya, Güney Kore ve İran gibi ülkelerde hasta sayısının katlanarak artması karşısında Çin’deki seyrin sakinliğini koruması şeklinde cereyan etmiş…
Tablo1’de görülen her düz çizgi, Çin’de Hubei dışında Korona’nın tespit edildiği bir bölgeyi temsil ediyor. Bu bölgelerdeki rakamlar katlanarak artma riskine rağmen, alınan önlemlerle virüsün yayılması engellenebilmiş. Aynı tabloda diğer ülkelerdeki vaka sayısının nasıl radikal biçimde arttığı da görülebiliyor.
Geçmiş ya da mevcut vakalardan tecrübe kazanarak hızla aksiyon alıp önleyici tedbirleri devreye sokan ülkeler ile böyle davranmayanlar arasında hastalığın yayılımı açısından ciddi bir fark var. Bunu, hasta sayısında patlama yaşanan Güney Kore ile Japonya, Tayvan, Singapur ve Tayland’ı karşılaştırdığımızda da açıkça görebiliyoruz.
Geçmiş ya da mevcut vakalardan tecrübe kazanarak hızla aksiyon alıp önleyici tedbirleri devreye sokan ülkeler ile böyle davranmayanlar arasında hastalığın yayılımı açısından ciddi bir fark var. Bunu, hasta sayısında patlama yaşanan Güney Kore ile Japonya, Tayvan, Singapur ve Tayland’ı karşılaştırdığımızda da açıkça görebiliyoruz.
Ülkeler arasındaki virüs yayılımındaki farkların nedeninin; yine tecrübe ve erken alınan önlemler olduğu anlaşılıyor.
Virüs bu ülkelerin tamamında ortaya çıkmış. Ancak Güney Kore’deki gibi hızlı bir yayılma yaşanmamış… Önlemini erken alan hasarı minimuma indirmeyi başarmış… 2003 yılında yaşanan SARS salgını tecrübesinin bunda etkisi olduğu düşünülüyor.
Yapılan kapsamlı araştırmaların karşılaştırılması sonucunda ulaşılan sonuç şu: Hızlı aksiyon alarak önlemleri hayata geçiren ülkeler hastalığın yayılımını çok ciddi oranda engelleyebiliyor.
Tüm dünyadaki istatistiklere bakıldığında, vakaların yaklaşık yüzde 20’si hastaneye kaldırılıyor, yüzde 5’i yoğun bakım ünitesinde yatıyor ve yüzde 1’inin daha da ciddi bir yoğun bakım ihtiyacıyla sunî solunum cihazına veya oksijen cihazına (EMCO) bağlanmaları gerekiyormuş. Ancak, araştırmaya göre EMCO cihazından ABD’de bile 250 adet varmış…
Sağlık sisteminin bu yükü karşılayamaması durumunda, ülkelerde hayatını kaybedenlerin oranının yüzde 3 ile 5 arasında olması bekleniyormuş. Erken önlem alan ülkelerde ise vaka sayısı ile birlikte hayatını kaybedenlerin oranı da yüzde 0,5 ile 0,9 arasına düşüyormuş…
Koronavirüs’ün küresel bir salgına neden olduğu aşikâr. Okulların eğitimine ara verilmesi başta olmak üzere virüsün yayılımını engellemek için pek çok önlem devletimiz tarafından alıyor… Seyahat ve diğer tüm konularla ilgili bilgilendirmeler yapılıyor…
Dün, Türkiye Tanıtım Grubu’nun hasbelkader katıldığımız bir toplantısında Ticaret Bakanı Yardımcısı Gonca Yılmaz Batur, Türkiye İhracatçılar Meclisi Başkanı İsmail Gülle ve Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Yardımcısı Çağatay Özdemir ile birlikteydik. Bakan Yardımcısı Batur, enteresan bir şey söyledi: “Bugün bilim insanlarının yapılması yönünde salık verdikleri, aslında yaşam kültürümüzün bir parçası olan alışkanlıklarımızdır.”
Öyle ya, “Temizlik imandan gelir” sözünü anneannesinden ya da büyüklerinden duymayan var mıdır? M.S. 500’den 1500 yılına kadar yıkanmamış bir Batı için bunlar olağanüstü önlemler olabilir. Ama bizim için misafire kolonya tutmak, sokaktan gelince, yemekten önce ellerimizi yıkamak günlük hayatımızın parçası zaten… Anneannelerimizin öğütlediklerini uygularsak, inşallah bu süreci de kazasız belasız atlatacağız.
Virüs bu ülkelerin tamamında ortaya çıkmış. Ancak Güney Kore’deki gibi hızlı bir yayılma yaşanmamış… Önlemini erken alan hasarı minimuma indirmeyi başarmış… 2003 yılında yaşanan SARS salgını tecrübesinin bunda etkisi olduğu düşünülüyor.
Yapılan kapsamlı araştırmaların karşılaştırılması sonucunda ulaşılan sonuç şu: Hızlı aksiyon alarak önlemleri hayata geçiren ülkeler hastalığın yayılımını çok ciddi oranda engelleyebiliyor.
Tüm dünyadaki istatistiklere bakıldığında, vakaların yaklaşık yüzde 20’si hastaneye kaldırılıyor, yüzde 5’i yoğun bakım ünitesinde yatıyor ve yüzde 1’inin daha da ciddi bir yoğun bakım ihtiyacıyla sunî solunum cihazına veya oksijen cihazına (EMCO) bağlanmaları gerekiyormuş. Ancak, araştırmaya göre EMCO cihazından ABD’de bile 250 adet varmış…
Sağlık sisteminin bu yükü karşılayamaması durumunda, ülkelerde hayatını kaybedenlerin oranının yüzde 3 ile 5 arasında olması bekleniyormuş. Erken önlem alan ülkelerde ise vaka sayısı ile birlikte hayatını kaybedenlerin oranı da yüzde 0,5 ile 0,9 arasına düşüyormuş…
Koronavirüs’ün küresel bir salgına neden olduğu aşikâr. Okulların eğitimine ara verilmesi başta olmak üzere virüsün yayılımını engellemek için pek çok önlem devletimiz tarafından alıyor… Seyahat ve diğer tüm konularla ilgili bilgilendirmeler yapılıyor…
Dün, Türkiye Tanıtım Grubu’nun hasbelkader katıldığımız bir toplantısında Ticaret Bakanı Yardımcısı Gonca Yılmaz Batur, Türkiye İhracatçılar Meclisi Başkanı İsmail Gülle ve Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Yardımcısı Çağatay Özdemir ile birlikteydik. Bakan Yardımcısı Batur, enteresan bir şey söyledi: “Bugün bilim insanlarının yapılması yönünde salık verdikleri, aslında yaşam kültürümüzün bir parçası olan alışkanlıklarımızdır.”
Öyle ya, “Temizlik imandan gelir” sözünü anneannesinden ya da büyüklerinden duymayan var mıdır? M.S. 500’den 1500 yılına kadar yıkanmamış bir Batı için bunlar olağanüstü önlemler olabilir. Ama bizim için misafire kolonya tutmak, sokaktan gelince, yemekten önce ellerimizi yıkamak günlük hayatımızın parçası zaten… Anneannelerimizin öğütlediklerini uygularsak, inşallah bu süreci de kazasız belasız atlatacağız.