Bu numara bizde çalışmaz
10 ŞUBAT 2012
Şöyle bir manzara düşünün…
Başbakan Sayın Tayyip Erdoğan’ın eşi saygıdeğer Emine Erdoğan Hanımefendi, Başbakanlık konutunun teşrifat salonunu boşalttırıp ortalığı bir spor salonu haline getirmiş. Showman Beyazıt Öztürk Bey’in de bu Cuma programını Başbakanlık konutundan yapmasına izin vermiş…
Program sırasında Hanımefendi ile Beyaz yarışacaklar. Şınav çekme, ip çekme, hulahup çevirme, çuval içinde koşma yapacaklar… Sonra da Hanımefendi kazanacak…
Aynı sahnede First Lady Sayın Hayrunnisa Gül Hanımefendi’yi de düşünebilirsiniz?
Peki, düşünebilir misiniz?
Hayır!.. Mümkün değil…
Sadece onları değil Mevhibe İnönü Hanımefendiyi, Berrin Menderes, Nazmiye Demirel, Berna Yılmaz, Sevinç İnönü, Rahşan Ecevit, Tansu Çiller Hanımefendileri de böyle bir ‘publicty’ (medyada görünürlük) numarası içinde gözlemlemek mümkün olamazdı…
Neden?
Nedeni çok basit, bu tür ‘toplumsal jest’ler ve beden dili bizim kültür ve değerlerimize, örf, âdet ve geleneklerimize uymaz, bize ‘ecnebi’ kalır ve o yüzden amaca hizmet etmez de ondan.
Oysa ABD Başkanı Barack Obama’nın eşi First Lady Michelle Obama’ya yakışmış. ABD seçmeni öyle demiş. Onlar bu işleri ölçüp biçip öyle yaparlar…
First Lady Amerikalı Talk Show yıldızı Jimmy Fallon’u davet etmiş Beyaz Ev’e… Bu arada ne hikmetse bizim medya Amerikalının ‘Ev’ dediğine yıllardır ısrarla ‘Saray’ der durur… Aşağılık kompleksinin bu kadarı da az bulunur, yani... Adam kendi Başkanlık Konutu’na ‘Ev’ diyor; biz ısrarla “Yok efendim rica ederim, siz saraylara layıksınız” diye ‘Saray’ demeyi sürdürüyoruz… Galat-ı meşhur edip sokmuşlar dilimize…
***
Bir tantanalı prodüksiyon ki, sormayın… Besbelli ki kollar sıvanmış ve hummalı bir çalışmayla oval ofis dahil odalar birer birer boşaltılıp dört başı mamur, pırıl pırıl bir kapalı spor (ya da dans) salonu haline getirilmiş… Bizim bakışımızla düpedüz bir şaklabanlıktır ki, sormayın gitsin… Yine bizlere göre, ‘Saadetler doğar hissetmemekten’ dedirtircesine bir gamsızlık show’udur sergilenen... Başka dert mi kalmamıştır dünyada?
Oysa orada etki son derece pozitif… Şu sıra 20’incisi ve yeniden düzenlenmiş baskısı hazırlanan Algılama Yönetimi adlı kitabımızın özü tam da bu konuya odaklanmıştı: Çocuk sevgisi, annelik, aşkın bir türü, korku, cesaret vb. bazı evrensel duygular hariç iletişim, tamamen milli bir meseledir. Hedef kitleyi doğru okumaya ve onun kültür ve değerlerine göre pozisyon alabilmek, kritik başarı faktörüdür.
Bu söylediklerimiz değerlerle ilgili… Bir de kültürle ilgili sanki beklenmedik bir anda, herhangi bir kör noktada ayağınıza takılmış bir çelmeye yakalandığınız ‘çakılma’ anları vardır. Francoise Mitterand’nın o ünlü seçim kampanyasını yönetmiş olan Fransız reklamcı Jacques Seguela’nın ANAP kampanyası için apar topar yurda getirilişi, sonra da ‘tren’ ve ‘gelecek’ algısını kullanmak isteyince de basılan afişlerin imha edilerek ünlü reklamcının apar topar ülkesine gönderilişi zihinlerde tazeliğini hâlâ korumaktadır… Hedef kitleyi doğru dürüst okuyamadığınız zaman lokomotifin Fransa’da simgelediği ‘medeniyet, hız, dakiklik’ çağrışımı ile Türkiye’de simgelediği ‘gecikme, yavaşlık’ arasındaki algı uçurumunu göremezsiniz.
Başbakan da Muhalefet Partisinin liderini ve kendisine tavır koyan köşe yazarlarını eleştirirken aslında tam da bu kusurlu noktadan yakalıyor onları ve buradan yola çıkarak tek mihenk taşı olarak ‘sandığı’ gösteriyor.
***
Bir çift söz de iletişim kuram ve öğretilerine sadece Batı’dan hatta sadece ABD’den bakan ‘tercümeci ecnebi’ iş, ilişki ve iletişim yönetimi uzmanı arkadaşlarımıza... İşte size mükemmel bir fırsat daha. Son seçimde Obama kampanyasına öykünüp durdunuz. Şimdi Michelle’li, sosyal medyalı falan yeni Obama kampanyası geliyor, hadi dilerseniz onu da alıp adım adım kopyalayın… Bakın ne oluyor…
Başbakan Sayın Tayyip Erdoğan’ın eşi saygıdeğer Emine Erdoğan Hanımefendi, Başbakanlık konutunun teşrifat salonunu boşalttırıp ortalığı bir spor salonu haline getirmiş. Showman Beyazıt Öztürk Bey’in de bu Cuma programını Başbakanlık konutundan yapmasına izin vermiş…
Program sırasında Hanımefendi ile Beyaz yarışacaklar. Şınav çekme, ip çekme, hulahup çevirme, çuval içinde koşma yapacaklar… Sonra da Hanımefendi kazanacak…
Aynı sahnede First Lady Sayın Hayrunnisa Gül Hanımefendi’yi de düşünebilirsiniz?
Peki, düşünebilir misiniz?
Hayır!.. Mümkün değil…
Sadece onları değil Mevhibe İnönü Hanımefendiyi, Berrin Menderes, Nazmiye Demirel, Berna Yılmaz, Sevinç İnönü, Rahşan Ecevit, Tansu Çiller Hanımefendileri de böyle bir ‘publicty’ (medyada görünürlük) numarası içinde gözlemlemek mümkün olamazdı…
Neden?
Nedeni çok basit, bu tür ‘toplumsal jest’ler ve beden dili bizim kültür ve değerlerimize, örf, âdet ve geleneklerimize uymaz, bize ‘ecnebi’ kalır ve o yüzden amaca hizmet etmez de ondan.
Oysa ABD Başkanı Barack Obama’nın eşi First Lady Michelle Obama’ya yakışmış. ABD seçmeni öyle demiş. Onlar bu işleri ölçüp biçip öyle yaparlar…
First Lady Amerikalı Talk Show yıldızı Jimmy Fallon’u davet etmiş Beyaz Ev’e… Bu arada ne hikmetse bizim medya Amerikalının ‘Ev’ dediğine yıllardır ısrarla ‘Saray’ der durur… Aşağılık kompleksinin bu kadarı da az bulunur, yani... Adam kendi Başkanlık Konutu’na ‘Ev’ diyor; biz ısrarla “Yok efendim rica ederim, siz saraylara layıksınız” diye ‘Saray’ demeyi sürdürüyoruz… Galat-ı meşhur edip sokmuşlar dilimize…
***
Bir tantanalı prodüksiyon ki, sormayın… Besbelli ki kollar sıvanmış ve hummalı bir çalışmayla oval ofis dahil odalar birer birer boşaltılıp dört başı mamur, pırıl pırıl bir kapalı spor (ya da dans) salonu haline getirilmiş… Bizim bakışımızla düpedüz bir şaklabanlıktır ki, sormayın gitsin… Yine bizlere göre, ‘Saadetler doğar hissetmemekten’ dedirtircesine bir gamsızlık show’udur sergilenen... Başka dert mi kalmamıştır dünyada?
Oysa orada etki son derece pozitif… Şu sıra 20’incisi ve yeniden düzenlenmiş baskısı hazırlanan Algılama Yönetimi adlı kitabımızın özü tam da bu konuya odaklanmıştı: Çocuk sevgisi, annelik, aşkın bir türü, korku, cesaret vb. bazı evrensel duygular hariç iletişim, tamamen milli bir meseledir. Hedef kitleyi doğru okumaya ve onun kültür ve değerlerine göre pozisyon alabilmek, kritik başarı faktörüdür.
Bu söylediklerimiz değerlerle ilgili… Bir de kültürle ilgili sanki beklenmedik bir anda, herhangi bir kör noktada ayağınıza takılmış bir çelmeye yakalandığınız ‘çakılma’ anları vardır. Francoise Mitterand’nın o ünlü seçim kampanyasını yönetmiş olan Fransız reklamcı Jacques Seguela’nın ANAP kampanyası için apar topar yurda getirilişi, sonra da ‘tren’ ve ‘gelecek’ algısını kullanmak isteyince de basılan afişlerin imha edilerek ünlü reklamcının apar topar ülkesine gönderilişi zihinlerde tazeliğini hâlâ korumaktadır… Hedef kitleyi doğru dürüst okuyamadığınız zaman lokomotifin Fransa’da simgelediği ‘medeniyet, hız, dakiklik’ çağrışımı ile Türkiye’de simgelediği ‘gecikme, yavaşlık’ arasındaki algı uçurumunu göremezsiniz.
Başbakan da Muhalefet Partisinin liderini ve kendisine tavır koyan köşe yazarlarını eleştirirken aslında tam da bu kusurlu noktadan yakalıyor onları ve buradan yola çıkarak tek mihenk taşı olarak ‘sandığı’ gösteriyor.
***
Bir çift söz de iletişim kuram ve öğretilerine sadece Batı’dan hatta sadece ABD’den bakan ‘tercümeci ecnebi’ iş, ilişki ve iletişim yönetimi uzmanı arkadaşlarımıza... İşte size mükemmel bir fırsat daha. Son seçimde Obama kampanyasına öykünüp durdunuz. Şimdi Michelle’li, sosyal medyalı falan yeni Obama kampanyası geliyor, hadi dilerseniz onu da alıp adım adım kopyalayın… Bakın ne oluyor…