Gazze araya gitmemeli
27 MART 2011
Sevgili meslektaşımız Murat Sabuncu, bomba gibi bir kitap yazmış: “Gazze – Mahsusçuktan Bir Aşk Hikâyesi”…
Arka plan Gazze… Evet, o Gazze… Bugün gündemimizden düşmüş olan, unutulmaya yüz tutmuş savaş alanı…
Seraj Bebeğin Gazze’den başlayıp İstanbul Bahçelievler’de Medical Park Hastanesi’nde hayata dönmesi ile süren hikâyesini de içeren ve Sabuncu’nun Gazze ile birlikte kendi içine yaptığı dramatik bir yolculuğun hikâyesi bu…
Bir solukta okunan kitaplardan… Biraz suçluluk duygusu veriyor insana. Ama olsun… Murat bize bir kez daha hatırlatıyor o günleri… Bir daha hiç unutulmaması gereken o dramı… Gündem şu sıra değişse, değiştirilmek istense bile…
Kitabı alıp başucunuza koyun… Arada sırada baksanız bile yeter. İlk sayfadan birkaç satır okumaya kalktığınız anda, bitirmeden uyuyamazsınız zaten… Bitirdikten sonra da uykunuz gelmeyebilir.
Ellerine sağlık Murat kardeşim…
Haydi festivale!..
Adı üzerinde ‘festival’… Gün geçmiyor ki İstanbul Shopping Fest’le ilgili bir etkinlik olmasın. Cuma akşamı da Başbakan Tayyip Erdoğan, havaalanının oradaki WOW Hotel’in devasa (sütunsuz) salonunda festivalin resmi açılışını yaptı. Türkiye’nin perakende sektöründe ve alışveriş merkezleri dünyasında söz sahibi bütün markaların sahipleri ve yöneticileri oradaydı.
Erdoğan fırsatı kaçırmadı ve çok etkili bir konuşma yaptı. İnternette Shopping Fest ve Başbakan yazarsanız karşınıza çıkıyor. Benim özellikle Başbakan’ın İstanbul vizyonu dikkatimi çekiyor. Son derece somut ve izlenebilir bir strateji. İzlenebilir demek aynı zamanda hesap da sorulabilir demektir.
Henüz birincisi olmasına rağmen İstanbul Shopping Fest, gelecek için çok şey vaat ediyor. Marka olmak hiç kolay değil. Bence siz bu seferlik marka meselelerini falan bir kenara bırakın ve festivalin 40 gün sürecek renkli dünyasında mutlaka bir gezintiye çıkın.
Cüceloğlu Hoca’dan bilgelik örnekleri
Bugün saat 16.00’dan sonra sevgili Prof. Dr. Doğan Cüceloğlu hocamın programına konuk olacağım. Program daha önce çekildi. Bugün yayınlanıyor. Ben onun son iki kitabını konuşmak üzere SkyTürk’ün yolunu tutmuştum. O ise benim yeni kitabımı okumuş, notlar çıkarmış, bekliyordu.
Hem de ne notlar… Cımbızla çekilmiş gibi… En can alıcı yerler… “Eş ve Müşteri Nasıl Kaybedilir?”i bu kadar ‘iyi’ okuyacağına zaten emindim. Kitaptan herkes kepçesinin büyüklüğüne ve iştahına göre bir şeyler alıyordu.
Hocanın peş peşe çıkan iki kitabından söz etmek bugüne kısmetmiş. Birinin adı “İnsanı Ararken – Damdan Düşen Psikolog – Doğan Cüceloğlu”. Hoca yazmamış. Kitabı yazan, yani söyleşiyi yapan Canan Dilâ sımsıcak mükemmel bir eser çıkarmış ortaya. Hocayı ve hayatını okudukça, bilgeliği önünde insanın bir düğme daha ilikleyesi geliyor.
İkinci kitabının adı “İnsan İnsana Sohbetler”. Hoca bu kitabı, yardımcısı Polat Doğru ile hazırlamış. Televizyon programlarına davet ettikleri konuklarla yapılan sohbetler yaratıcı bir şekilde derlenmiş. Bakın kimler var? Üstün Dökmen, Ali Nesin, Adnan Binyazar, Ahmet İnam, Emre Kongar, Cihat Şener, Lokman Ayva, Celal Kadri Kınoğlu, Kadir Özer, Levent Üzümcü ve hasbelkader ben… Vallahi kitap o kadar iyi ki, ben ‘ben’i bile beğendim.
Nerde o eski starlar?
Eşime sordum: Elizabeth Taylor’ın Türkiye versiyonu bana göre Türkan Şoray’dı. Sadece o oynuyor diye insanların filme gittiği star türü… Altın ölçülere göre güzel, çekici, romantik, alımlı, hülyalı, insanda aynı anda saygı uyandıran star türü… Hollywood’da ya da bizde, bugün bu tanıma tekabül eden hangi star var? Bir kez daha hatırlatalım: İnsanların sadece o oynuyor diye sinemaya gittiği starlardan söz ediyorum…
Dedi ki: “O devir kapanmış. Bir daha Zeki Müren de çıkmayacak. Geçmişe özlemi bırak. Onlar anılarında kalsın. Kültür değişti. Bu kültüre uygun starlar çıkıyor artık. İstersen bunlara ‘starlet’ de diyebilirsin.”
Elizabeth Taylor onun değil benim starımdı. O yüzden o çok daha objektif olabiliyor. Taylor’la birlikte bir dönemin kapandığını daha da iyi anladım. Sekiz defa evlenen ve her evlendiğinde annesine “işte hayatımın erkeğini buldum anne” diye mektup yazan o naif fakat derin starların kuşağı bitiyor.
Arka plan Gazze… Evet, o Gazze… Bugün gündemimizden düşmüş olan, unutulmaya yüz tutmuş savaş alanı…
Seraj Bebeğin Gazze’den başlayıp İstanbul Bahçelievler’de Medical Park Hastanesi’nde hayata dönmesi ile süren hikâyesini de içeren ve Sabuncu’nun Gazze ile birlikte kendi içine yaptığı dramatik bir yolculuğun hikâyesi bu…
Bir solukta okunan kitaplardan… Biraz suçluluk duygusu veriyor insana. Ama olsun… Murat bize bir kez daha hatırlatıyor o günleri… Bir daha hiç unutulmaması gereken o dramı… Gündem şu sıra değişse, değiştirilmek istense bile…
Kitabı alıp başucunuza koyun… Arada sırada baksanız bile yeter. İlk sayfadan birkaç satır okumaya kalktığınız anda, bitirmeden uyuyamazsınız zaten… Bitirdikten sonra da uykunuz gelmeyebilir.
Ellerine sağlık Murat kardeşim…
Haydi festivale!..
Adı üzerinde ‘festival’… Gün geçmiyor ki İstanbul Shopping Fest’le ilgili bir etkinlik olmasın. Cuma akşamı da Başbakan Tayyip Erdoğan, havaalanının oradaki WOW Hotel’in devasa (sütunsuz) salonunda festivalin resmi açılışını yaptı. Türkiye’nin perakende sektöründe ve alışveriş merkezleri dünyasında söz sahibi bütün markaların sahipleri ve yöneticileri oradaydı.
Erdoğan fırsatı kaçırmadı ve çok etkili bir konuşma yaptı. İnternette Shopping Fest ve Başbakan yazarsanız karşınıza çıkıyor. Benim özellikle Başbakan’ın İstanbul vizyonu dikkatimi çekiyor. Son derece somut ve izlenebilir bir strateji. İzlenebilir demek aynı zamanda hesap da sorulabilir demektir.
Henüz birincisi olmasına rağmen İstanbul Shopping Fest, gelecek için çok şey vaat ediyor. Marka olmak hiç kolay değil. Bence siz bu seferlik marka meselelerini falan bir kenara bırakın ve festivalin 40 gün sürecek renkli dünyasında mutlaka bir gezintiye çıkın.
Cüceloğlu Hoca’dan bilgelik örnekleri
Bugün saat 16.00’dan sonra sevgili Prof. Dr. Doğan Cüceloğlu hocamın programına konuk olacağım. Program daha önce çekildi. Bugün yayınlanıyor. Ben onun son iki kitabını konuşmak üzere SkyTürk’ün yolunu tutmuştum. O ise benim yeni kitabımı okumuş, notlar çıkarmış, bekliyordu.
Hem de ne notlar… Cımbızla çekilmiş gibi… En can alıcı yerler… “Eş ve Müşteri Nasıl Kaybedilir?”i bu kadar ‘iyi’ okuyacağına zaten emindim. Kitaptan herkes kepçesinin büyüklüğüne ve iştahına göre bir şeyler alıyordu.
Hocanın peş peşe çıkan iki kitabından söz etmek bugüne kısmetmiş. Birinin adı “İnsanı Ararken – Damdan Düşen Psikolog – Doğan Cüceloğlu”. Hoca yazmamış. Kitabı yazan, yani söyleşiyi yapan Canan Dilâ sımsıcak mükemmel bir eser çıkarmış ortaya. Hocayı ve hayatını okudukça, bilgeliği önünde insanın bir düğme daha ilikleyesi geliyor.
İkinci kitabının adı “İnsan İnsana Sohbetler”. Hoca bu kitabı, yardımcısı Polat Doğru ile hazırlamış. Televizyon programlarına davet ettikleri konuklarla yapılan sohbetler yaratıcı bir şekilde derlenmiş. Bakın kimler var? Üstün Dökmen, Ali Nesin, Adnan Binyazar, Ahmet İnam, Emre Kongar, Cihat Şener, Lokman Ayva, Celal Kadri Kınoğlu, Kadir Özer, Levent Üzümcü ve hasbelkader ben… Vallahi kitap o kadar iyi ki, ben ‘ben’i bile beğendim.
Nerde o eski starlar?
Eşime sordum: Elizabeth Taylor’ın Türkiye versiyonu bana göre Türkan Şoray’dı. Sadece o oynuyor diye insanların filme gittiği star türü… Altın ölçülere göre güzel, çekici, romantik, alımlı, hülyalı, insanda aynı anda saygı uyandıran star türü… Hollywood’da ya da bizde, bugün bu tanıma tekabül eden hangi star var? Bir kez daha hatırlatalım: İnsanların sadece o oynuyor diye sinemaya gittiği starlardan söz ediyorum…
Dedi ki: “O devir kapanmış. Bir daha Zeki Müren de çıkmayacak. Geçmişe özlemi bırak. Onlar anılarında kalsın. Kültür değişti. Bu kültüre uygun starlar çıkıyor artık. İstersen bunlara ‘starlet’ de diyebilirsin.”
Elizabeth Taylor onun değil benim starımdı. O yüzden o çok daha objektif olabiliyor. Taylor’la birlikte bir dönemin kapandığını daha da iyi anladım. Sekiz defa evlenen ve her evlendiğinde annesine “işte hayatımın erkeğini buldum anne” diye mektup yazan o naif fakat derin starların kuşağı bitiyor.